Sorunu çözmem imkansız, rüyalarım olmasa

Bizzat gizemin ta kendisi olan ‘insan’ın en gizemli yanlarından birisinden, rüyalarından, bahsediyorduk geçen hafta. Sadece kendisine benzeyen, birçoğu saçma gibi duran; ama terapistlerin elinde gerçek hayata ilmek ilmek teğellenebilen,

gerçek hayatın duygusal izdüşümü olan rüyalara selam vermiştik.
İnsanoğlunun yönetmeni de, senaristi de, konusu da kendisinin olduğu tek film türünün, daha doğrusu belgeselin setine dalmıştık. Bu neden burada, yönetmen kim, neden abuk sabuk şekiller, ne kadar sürüyor bu filmler, biz ne kadar hissediyoruz vs.den bahsetmiştik.

Kalbinizin tansiyonunu damarlarınızdan kontrol edebiliyorsak, duygusal hayatınızın ritmini de rüyalarınızla tutabiliriz. Rüyalar en büyük keşiflerin, en çalkantılı ruh hallerinin hem merceği hem anahtarı hem neşteri hem sihirbazıdır. Kendi halinde bir frekansla konuşur, dekoderiniz varsa hayatınızın bizzat sizdeki yansıması olan rüyalarınızı satır satır deşifre edebilirsiniz.

Bana rüyanı söyle sana kim olduğunu söyleyeyim!

Rüyalar duygusal deneyimlerdir. Zihnin hissedilen bir duyguya uygun bir senaryo yazması ve gece sahneye koymasıdır rüyalar. Bu yönüyle rüyalar alabildiğine sübjektif deneyimlerdir. Birinin rüyası başka birisi için yorumlanamaz. Terapistiniz rüyanızı ancak sizin hakkınızda öğrendiği pek çok bilginin üstüne dinlediği zaman sizinle ilgili taşları yerli yerine oturtabilir. Birinin senaryosu içinde “yılan” çaresizlik içinde sürünmeyi temsil ederken, başka birinin senaryosu içinde öldükten sonra girilecek toprakla ilgili korkularını (ölüm korkusunu) temsil etmekle görevli olabilir. Dolayısıyla cilt cilt yazılan rüya tabirleri ansiklopedilerine ihtiyatlı yaklaşmak, “şunu görmek = buymuş” şeklinde kolay sonuçlar çıkarmamak gerekir. Rüyalar da sahibi kadar karışık ve kolay deşifre edilemez film kareleridir, kişiye özeldir, kopyalanıp başkasına yapıştırılamaz. (Manevi eksenli rüyalar bu kümenin dışındadır)

Evet rüyalar sübjektiftir ama yine de bazı nesneler zaman zaman herkes için aynı anlamı ifade edebilir. Her birimizin kişisel deneyimleri alabildiğine farklı da olsa hepimizin “insan”a ait duyum kanallarını kullanıyor olması zaman zaman bizi belli nesneler etrafında toplayabilmektedir. Örneğin genel olarak bütün insanlar için rüya senaryosu içinde yer alan evin anneyi; ağacın babayı; akan nehirin doğum sürecini temsil ettiği söylenir. (Freud) Şekillerin neden bu anlamlarla yüklü olduğunu anlamak çok zor olmasa gerek, biz yine de bunu sizin tahmin gücünüze bırakalım. Ve yine altını çizelim illa “bu=budur” demek değildir; sadece zihnin senaryosu içinde duygulara şekil elbisesi giydirirken bazı nesneleri diğerlerinden daha fazla kullanabilmektedir. Bu şekiller duyguların elbisesi gibidir, her duygu için farklı elbiseler kullanılır. Ve herkesin gardırobu temelde birbirinden ayrıdır.

Rüyamızın Hannibal Lecter’ı!

Senaryolarınız sadece duygularınızdan değil biyolojik yapınızdan da etkilenir. Buyurun deneyin: Gece yatmadan önce doyasıya pastırma yiyin. Gece rüyalarınızın denizlere yakın bir yerlerde geçme ihtimali oldukça yüksektir. Bu, çöldeki bir serap da olabilir, bakkaldan aldığınız şişe su da olabilir, geçen sene gittiğiniz Ege tatili de olabilir. Senaryo kişiye göre değişse de kullanacağı “su” değişmez.

Bunun gibi çalan saatiniz rüyanızda teneffüs sesi olarak senarize edilebilir, annenizin “hadi kalk” sesi rüyanızda annenizin başka bir şeye yönelik çağrısı olarak pekala canlanabilir. ­Bu tamamen zihninizin duygularınızı ve duyumlarınızı referans alarak “yazma” kabiliyetiyle ilgilidir. İşte şu meşhur karabasanlara da selam vermenin tam zamanı. Karabasan dediğiniz şey de zihninizin yazdığı senaryoAda görev verdiği bir aktörden başkası değildir. Gece yattığınız oda biraz havasız olsun, kafanız yastığa ters açıyla temas etsin ve nefes alıp vermeniz zorlaşsın. Durumu algılayan beyniniz yine alır kalemi kağıdı eline ve başlar yazmaya. Geçen gün arkadaşımdan “karabasan” diye bir şey duymuştum, insanın göğsünün üstüne oturan kara bir şeymiş, nefes alıp veremediğin gibi bağıramıyormuşsun bilgisini hatırlar, yaşadığı havasızlık hissiyle birleştirir, “karabasan” olarak servis yapar. Rüyaların hiçbirinde bağırmanızın mümkün olmadığını söylesek, sizi basanın da “kara” değil karbondioksit olduğunu iddia etsek karabasanların öfkesini kazanmış olur muyuz dersiniz?

Gece yatarken çözemediğiniz matematik formülünü rüyanızda bulmak, yatmadan önce hatırlayamadığınız geçen seneki maçın değil skorunu gollerine kadar rüyanızda görmek, karşılığını bulamadığınız İngilizce kelime için rüyanızın sözlük vazifesi görmesi mümkün müdür? Mümkündür. Ama bunlar olağanüstü bir keşif değildir. Sadece geçmişte edindiğiniz ve arşivinize attığınız, bilinçliyken bir türlü çağıramadığınız algı parçacıklarının rüyalarınızda karşınıza gelmesi veya yepyeni kombinasyonlarla sonuç üretmesidir. Yani zaten arşivinizde var olan datalara şöyle 360 derece bir göz gezdirme platformudur rüyalar. Ve bunu rüyanızda gündüzden daha iyi yaparsınız. Çünkü, günlük hayat içinde algınızı dağıtan aynı anda pek çok şey varken, bir duyum bombardımanına tutuluyorken gece yakamoz olur, sular (duyumlar) çekilir, geriye sadece açamadığınız kapılar kalır. Ve elinizde anahtar niteliğinde koca bir geçmiş yaşantılar hafızası... Anahtarları birer birer denersiniz ve sabah kapınız açılmış bir şekilde uyanırsınız. Buyurun deneyin: Gündüz bir resme yarım saniye bakıp şeklin ne olduğunu tam anlayamadan kafanızı çevirin. Yarım yamalak kalan algınız gece masaya yatırılacak, geçmişte gördüğünüz şekillerle birer birer karşılaştırılacak ve rüyanızda siz o şeklin anlamlanmış halini göreceksiniz.

Özetle rüyalarınızdan yararlanabilirsiniz. En açmaz problemlerinizi düşünürken, birden düşünmeyi kesip uykuya dalın, sabah “günaydın”ınızı size çözülmüş sonuçlarınız diyecektir.